13 Kasım 2025
Sevgili dostlar,
İstanbul Kent Müzesi’nde bizim için çok özel bir anı paylaşmak istiyoruz.
Projenin cephesinde kritik bir aşamayı tamamladık; her biri özel olarak tasarlanmış ve dijital yöntemlerle üretilmiş parçalar nihayet sahada bir araya geldi. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız fikirlerin somut biçime dönüştüğünü görmek bizim için çok değerli.
Tam da bu süreçte proje, The International Architecture Awards 2025 kapsamında uluslararası bir ödüle layık görüldü.
Dünyanın önde gelen mimarlık programlarından biri olan bu ödül, The Chicago Athenaeum: Museum of Architecture and Design ve The European Center for Architecture Art Design and Urban Studies tarafından 2004 yılından bu yana veriliyor. Program, her yıl dünya genelindeki en nitelikli yeni yapıları, kamusal alan ve kentsel tasarım projelerini onurlandırıyor.
Müze bugüne kadar Architizer A+ Award kazanmış, Europe 40 Under 40 seçkisinde yer almış, Danimarka Kültür Merkezi’nin “Commons and Communities” sergisinde sergilenmiş ve çok sayıda uluslararası yayında yer bulmuştur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ ne ait proje, kentin 8.500 yıllık çok katmanlı tarihini yansıtan önemli bir kültürel odak noktası olmayı amaçlamaktadır. Alper Derinboğaz tarafından tasarlanan müze, Topkapı semtinde, tarihi Theodosius Surları’nın hemen yakınında konumlanmaktadır.
Müze bünyesinde kalıcı ve geçici sergi alanlarının yanı sıra bir kütüphane, çocuk atölyeleri, restoranlar, kafeler ve kamusal kullanıma açık bir avlu yer alacaktır. Tüm bu birimler, ziyaretçilerin İstanbul’un geçmişi, bugünü ve geleceğiyle etkileşim kurabilecekleri, canlı ve çok işlevli bir kamusal mekânda bir araya getirilmektedir.
Müze kütlesinin çok yüzlü geometrisi, içeriğinde yer alan sergi rotasının döngüsel akışı ile biçimlenmiş ve giriş noktasında açılarak ziyaretçiyi yönlendiren bir ifade kazanmıştır. Anodize metal ve camdan imal edilen yarı yansıtıcı çok yüzeyli cephe kara surları ile çevreyi yansıtarak bir diyalog arar.
Proje alanı, kentin çok katmanlı tarihinin güçlü bir temsili olan, 5. yüzyıla tarihlenen Theodosyus şehir surlarının Romanus Kapısı'na yakın eski bir garaj arazisidir. Bizans, Konstantinopolis, İstanbul adlarıyla birlikte, şehir sur duvarları da gelişmiştir ve dönüşmüştür. Duvardaki restorasyon, onarım, eklenti ve farklı duvar işçilikleri izlenerek, birbirinden farklı toplumların surları kolektif olarak nasıl kullandıkları okunabilir.
İstanbul için simgesel bir değeri olan bu önemli tarihi yapı dizisine uzanan ziyaret rotası, mevcut hafriyat alanı ve toplu ulaşım hatları üst ölçekte projeyi şekillendiren temel unsurlar olmuştur.
Merkezi avlu sayesinde oluşturulan mikroklima ve doğal zemini tahrip etmeden yerel malzeme paleti ile oluşturulmuş yapı dili, sürdürülebilirlik esasları açısından yapıyı önemli bir yere konumlandırmaktadır.
Müze kütlesinin çok yüzlü geometrisi, içeriğinde yer alan sergi rotasının döngüsel akışı ile biçimlenmiş ve giriş noktasında açılarak ziyaretçiyi yönlendiren bir ifade kazanmıştır. Ziyaretçiler, arkeolojik bir kalıntı içinde hareket eder gibi büyük bir açıklıktan içeri girmektedirler.
Yapı temel olarak, kara duvarlarını ve ulaşım merkezini takip eden rotayla ilişkilenerek sarmal bir kurguyla şekillenir. Kütle bulunduğu yerin topografyasına bağlantı kuran bir yaya köprüsü ile bölünerek giriş noktasını belirginleştirmektedir.
Yer altındaki üç kat; laboratuvarlar, servis alanları, depolar, atölyeler ve otoparkı barındırıyor. 3500 m2 büyüklüğündeki bu atölyeler ve depo alanları sadece İstanbul Müzesi değil diğer kurum müzeleri için de altyapı sağlayabilecek nitelikte planlanmış; İstanbul’daki diğer önemli müzelere referanslar verilerek bir müzeler ağı oluşturulması amaçlanmıştır.
Mimari Tasarım: Salon Alper Derinbogaz
Küratöryel Tasarım: Luca Molinari Studio
İşveren: Istanbul Büyükşehir Belediyesi
Konum: Topkapı, İstanbul
Devamı için : https://salonarchitects.com/projects/istanbul-city-museum/
